26 Temmuz 1875’te, İsviçre’nin Kesswil kentinde, analitik psikolojinin başlangıcını oluşturan ve Freud’un yaklaşımını ve teorilerini psikanalize genişleten bir adam doğdu. Bu adam Carl Gustav Jung‘du. Psikanaliz, bilinçdışı zihinle ilgilenmeyi amaçlayan teorilerin uygulandığı bir yöntem. Bu yöntemler, bilinçaltında bastırılmış korkuları ve anıları bilinçli zihne getirerek açığa çıkarmak için rüya yorumu gibi teknikleri içeriyor.
Freud‘dan farklı olarak, Jung, bilinçaltının önceki düşüncelerden daha karmaşık olduğunu savundu. Freud, insanların çocukluklarının erken evrelerinde psikoseksüel bir kişilik geliştirdikleri ve bu kişiliğin temel içgüdülere dayanan tüm davranışları şekillendirdiği fikrini savunurken, Jung, insan doğasının bu temel çatışmalar ve duygularla geliştiğini ve daha karmaşık bir yapıya sahip olduğunu ileri sürdü.
O, insanların bilinçdışı bir “bilinçli zihne” sahip olduğunu ve bu zihnin çocukken yaşadığımız olaylardan oluştuğunu teorize etti ve genişletti. Freud gibi o da, doğuştan itibaren gelişimsel bir süreçten geçtiğimizi ve bu dönemde yaşadığımız çoğu şeyin bir şekilde ortaya çıkacağını kabul etti. Bu, uyuşturucu kullanımı, paranoya, başkalarına karşı istismarcı davranışlar gibi olumsuz alışkanlıklar olabileceği gibi, başkalarına kim olduklarına bakmaksızın yardım etme ihtiyacı ve merhamet gibi ahlaki davranışlar da olabilir dedi.
Jung, çocukken birçok şeyi anlayamadığımız ve organize edemediğimiz için, beynin bu deneyimleri bir tür sembolik “biriktiriciler yığını” gibi sakladığını ve daha sonra bunları çözmek için gelişim gösterdiğimizi fark etti. Jung ayrıca kişilik arketipleri fikrini ve bilinçaltı anlayışını öne süren ilk psikiyatristlerden biriydi.
Yani, nasıl yetiştirildiğinize bakar ve daha sonra bu çalışmayı başkalarına yönelik dışa dönük davranışlarınıza dayandırır gibi düşünebilirsiniz.
Jung’un arketipleri, hangi kişilik kategorisine girdiğimizi belirleyen ve işe alımda kullanılan testlere benzer ama o kadar basit değil 😊 Bu kişilikler, kolektif bilinçaltının bir parçasıdır ve tepkisel durumlarımızı tetikleyen unsurlar gibidir.
Jung’a göre şu anki alışkanlıklarımızın çoğu, genellikle çocukken üzerimizde otoriter etkiler bırakmış kişilerden kaynaklanır; bu otoriter etki, genellikle kendi sorunlarının farkında olmayan veya bunları bize kasıtsız olarak, bazen de kötü niyetle aktaran bir ebeveyn/koruyucu/bakıcıdır.
Bugün gölgelerin nasıl oluştuğunu anlatmaya çalıştım. Bir sonraki yazımda arketiplerden bahsedeceğim. Jung’un 12 arketip’i var ama ben 4 tanesini ele alacağım.
Şimdi Gölge Günlüğü – Part 2’yi indirin ve yolculuğunuza devam edin.