Bugün eve dogru giderken yandaki kahvenin önünde 4 adam gördüm, harıl harıl tartışıyorlardi. Mevzu da derin gibiydi ustelik…
Yakınlaştım. Marx, Durkheim, Hobbes, Engels. Yok artik dedim, bunların ne işi var burada.
Ister istemez kulak misafiri oldum. Konu bildigin benim bahcemden kesilen agac olmasin mi?
Marx dedi ki: “Çatışmanın sebebi topraktı. Kökler toprağı bölüşmeyi beceremediler. Senin güneşin, benim suyum derken kurudular. Yani çatışma yine ekonomiye dayanıyor arkadaşlar. Uzatmayalım lütfen.”
Ne alakası var dedi Durkheim hiddetle. “Bu ağaç toplum içinde, dayanışma halinde dikildi. Mesele iş bölümü dedi sigarasından çekerken cohesion da cohesion… diye homurdandı.”
Hobbes girdi araya: “Arkadaşlar yıllardır aynı mesele. Kabak tadı verdi. Görmüyor musunuz mesele düpedüz kıskançlık.”
Engels doğruldu: “Hobbes konuyu dağıtma, indirgedin de indirgedin toplumsal bir mesele konuşuyoruz şurada, çevreye mal olmuş bir ağaç, dallar… Mesele tabi ki ekonomik. Köklerin ekonomik gelişimleri dengeli olmadı, birlikte büyümediler. Çatışma da çıkarlar farklılaşınca başladı.”
Konu derinleşti, çatışma derinleşti bir yere varamadılar. Sonra Durkheim dedi ki: “Hadi kalkın gidelim bir başkasına danışalım.”
Marx: “Ben masadan kalkmam, kimseye de bir şey sormam. Kime soracaksanız o gelsin” dedi.
Durkheim uyumla cevap verdi: “Ben hallederim.”
Bir süre sonra biri masaya doğru yaklaştı. Bir de ne göreyim. Gelen Freud.
Freud’u görünce sinirle masaya vurdu Marx. Gitmek için harekete geçti ama Freud umursamadan hızlıca girdi konuya: Siz bu kökleri fidanken gördünüz mü? dedi.
Marx: “Tövbe estafurullah, alacağın olsun Durkheim, seninle mesafeli bir yerden usturubuyla tartışıyorduk, çağırılacak adam mıydı şimdi bu” deyip masayı tam terk ediyordu ki…
Freud son sözü bağırdı arkasından: “Bunların doğaları bambaşka. Çatışma iki kök arasında değil, her iki kökün kendi içinde.”
Hobbes da hak verdi.
O sırada Engels bir excel açmış toprağı nasıl komple eril köke devredip, soyu koruruz onu hesaplıyordu.
Onlara doğru yeltendim. “Çatışma falan kalmadı. Ağaç kesildi zaten.” diyecektim ama cinsiyet eşitsizliği yapan Engels’ten işittiklerim keyfimi kaçırdı. Değmez dedim.
Durkheim masada en son Freud’a: Ağaçlar… Freud, ağaçların yerine getirmesi gereken yükümlülükleri var. Ağaçlar toplum tarafından kendilerine verilen rolleri uygulamakla sorumludur. Ağacı yaratan kökler değil ki, toplum. Bu toplumun dışına çıkan ağaçlar, kökler, dallar, her neyse kaçınılmaz olarak toplum tarafından bir takım yaptırımlarla karşılaşırlar. Kınanırlar, ayıplanırlar. Ne olacak şimdi bu dallar?…..
Freud kesti: “Sen rahat ol, dalları bana getir” dedi ve kalktı masadan.
güls..