dostum. görüşemedik. öncelikle davetin için teşekkür ederim.
görüşsek moda’da bir çay içerdik kesin. bir fotoğrafımız var orada. gazete basmıştı hatta. sonra konuşurduk oradan buradan.
çok şey değişmiştir eminim hayatında. bende de çok şey değişti.
görüşsek daha çok ben konuşurdum. sen konuşmayı sevmezsin zaten.
beyazlarımı artık boyatmamaya karar verdim ama sonra yaşlı hissedip vazgeçtim derdim. istanbul defterini nasıl kapattığımı anlatırdım.
görüşsek ortak bir yaramızdan bahsederdik, gezi’den mesela. sonra ne bileyim çarpık düzenden boktan dijitalden felan biraz da. ayrışan yanlarımızdan da elbette; aleviliğinden, sunniliğimden.
gidişini de anlatırdın şehirden ve sonrasını. ben de pasif direnişimi.
biliyor musun değişti dedim de her şey aynı bende. dönüp duruyorum hamster gibi çarkın içinde. hala her perşembe evde oturuyorum. umarım sen akıyorsundur okyanusuna. bugün seni andım. içime sinmedi çünkü seni görememek. eve gelince bunaltı bastı. rimbaud okudum ve sonra yazdım.
bunu okuyorsan bir özür. o perşembe sana dön’e’medim. evden çık’a’madım. benim suçum değildi diyeceğim ama biliyorum artık.. her kelimesi benim suçum bu değiştiremediğim, harekete geçemediğim boktan hikayenin.
görüşemedik dostum. bir dahaki gelişinde yine haber verir misin ki.
görüşsek soracaktım:
iyisin ya?
güls.