Sütlü Tarhana

Babanneciğim,

Her şey yolundaymış gibi yapabiliyorum. Gün aydınlandığında en azından. Ama bazen nefesim kesilince ağlamaktan öyle kalmak istiyorum. Bir daha almamak. Kalbim o anlarda çok yumuşuyor. Bu da bana hiç iyi gelmiyor. Üst kattaki köşe odaya girip, kendimi kilitlemek istiyorum çocukken sana kızınca yaptığım gibi. Bir şarkı var, şimdi olsan beraber dinlerdik belki. Dinleyince kendimi neredeyse kaybediyorum, akan bir sele dönüşüyor ruhum. Diyor ki Sezen, “…tek bir söz bile söylemeye hakkım yok…” Neden bunlar oldu. Anlayamamak da yoruyor. Ve hiçbir şeye hakkım yok gibi suçlu hissediyorum. Aldığım tüm kararlardan dolayı kızgınım. O kadar kızgınım ki hatta kendime, tutuşup kor olacak bedenim kızgınlıktan diye de tereddüt ediyorum bazı anlar. Yemek yerken, uykum geldiğinde, ya da bir şeyler hissettiğimde… Bunlara hakkım yok gibi hissediyorum. Sürekli kontrol ediyorum. Can doydu mu? Pera aç mı? Duman’ın maması var mı? Uyudular mı? Ben. Benim neye ihtiyacım var. Unuttum. Bu gece çocuklardan uzaktayım da ağlayabiliyorum hıçkıra hıçkıra. Kimseyi üzmeye daha fazla hakkım yok. Babama da hayatı o kadar zorlaştırdım ki. Sen olsan ona da iyi gelirdin. Umursamazdın fani şeyleri, bize Hacı Dede’nin bahçesi yeter derdik, yeterdi. Cevizli, peynirli hamur pişirirdin, sütlü tarhana çorbası… Üstelik babamı da kurtarırdın kafasındaki örümcek ağından. Burada olsan bana da farklı bir pencere açar mıydın? Ben neyin yargısında olduğumu hiç bulamıyorum. Sadece sarılmak istiyorum. Dizine yatmak. Boş boş ahşap tavana bakmak. Aydınlığımda yoksun anlıyorum ama rüyalarımda da yoksun. O neden? Babaanne yaşama sarılmadığımı düşünme, üzülürsün, bana da hiç yakışmaz ama yanına geleceğim günü iple çekiyorum. Şu meselemi bir tamamlayayım da. Artık hiçbir şey yarım kalsın istemiyorum. Neyse şimdi biraz çalışayım. Yarın çok işim var. Bu yazıya bir fotoğraf koyacağım, bakalım hatırlayacak mısın elimi yaktığım sobayı? Bir de unutmadan, yeni evimin koridoruna bir ışık taktırdım. Altına ikimizin tablosunu asacağım. Sana mutlaka fotoğraf atarım. Bize aydınlık yakışır değil mi nineciğim? İyi ki varsın.

güls’ün.

Category: Blog
Tags: Blog
Önceki yazı
kaçıngan
Sonraki yazı
je vais mal, jusqu’à la fin!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

keyboard_arrow_up