FİLM ÖNERİSİ: Wonder

KÖTÜLER YÜZÜNDEN İYİLERİN RUH TEDAVİSİ ALDIĞI TEPETAKLAK DÜNYA

Treacher Collins sendromu nedeniyle yüzü deforme şekilde dünyaya gelen çocuğun hayatını anlatan film WONDER; yani August Pullman’ın (Auggie) gerçek hikayesini konuşacağız.

Akran zorbalığı, güç kavramını zihnimde temize çeken replikler, mutlak dostluk, arka çıkma, saf iyilik, inadına adalet, zorbalığı çaresiz kılan nezaket ve paranın satın alamadığı eğitimciler…

“Asla sıradan bir çocuk olmayacağımı biliyorum, sıradan çocuklara herkes dönüp bakmaz ama siz de bakmak isterseniz sorun değil?”

Böyle başlıyor hikaye…

“YÜZÜNE NE OLDU?”

Yüzü deforme şekilde doğan Auggie, biraz daha diğerlerine benzemek için 27 ameliyat geçiriyor. Bu ameliyatlar Auggie’nin nefes almasını, görmesini, işitme cihazı olmadan duymasını hatta daha iyi görünmesini sağlasa da hala diğerleri gibi değil.

Ortaokula kadar annesi (Julia Roberts), Auggie’ye evde eğitim veriyor. Anne, hayatını oğlu Auggie’ye adıyor. Beşinci sınıfa geldiğinde artık okula başlamasına karar veriyorlar. Vahşi dünya burada başlıyor. Babası bu konuda çekimser, anne inatçı. Auggie’ye kendini noksan hissettirmeden eşitler ilişkisi içinde ayrıcalık sunan okul müdürü Mr. Tushman ise bence bu hikayenin kahramanı. Okula ilk başladığı gün herkes kendisine bir yaratıkmış gibi bakarken işte böyle diyor Auggie:

“ANNEM HEP DER Kİ: OLDUĞUN YERİ SEVMEDİYSEN OLMAK İSTEDİĞİN YERİ HAYAL ET”

Mr. Brown ve kaideleri filmden kalbime yazılanlardan. Hayalinin peşinden giden duygusal zekası yüksek bir eğitmen. İçimdeki ürkek kız çocuğu “hayır, hayır…” diye çırpınıyor , Auggie’yi sınıfta kendini tanıtması için zorlayan Mr. Brown’a ancak; sınıfın serserisi Julien’in, Auggie’nin saçındaki kuyruğundan başlattığı zorbalığa DUR diyen de aynı öğretmen. Demoklesin kılıcı eğitmenler. Hayatımızda ne büyük izleri var. Ve hiç de öyle olmayanlar… Fizik sorularımla ilgisini çekemediğim, dersi sadece zengin profesörün eğitimli kızına anlatan ve nedense ailemin yere göğe sığdıramadığı Fizik Öğretmenim geliyor aklıma. Değerler, çatışmalar… Mr. Brown, Mr. Tushman’lar çoğalsa.

KAİDE: HAKLI OLMAK İLE NAZİK OLMAK ARASINDA SEÇİM ŞANSINIZ OLURSA NEZAKETİ SEÇİN.

Ortaokul birinci sınıfta öğrencilerini, “ben kim olmaya özeniyorum?” sorusunu cevaplamaya yönlendiren bir öğretmen! Gerçekten kim olmaya özendiğimi düşündüğümde Adler Koçluk ile yeni tanışmış ve 28 yaşındaydım. Daha önce bana kimse nereye gitmek istediğimi, neye özendiğimi sormamış, sorgulatmamıştı. Dokuz yıldır da ölmeden önce yapmak istediklerimi temize çekiyorum.

“KEŞKE ANNEM BİR SEFER DE BANA BAKMAK İÇİN GÖZLERİNİ KULLANSA”

Annesiyle meselesi olanlar burada mı? Auggie’nin problemlerinden büyük kızı Olivia’yı unutmuş bir anne. Via güzel bir yolla, tiyatroda başrol oynayarak kendini annesine gösteriyor yıllar sonra ama herkes o kadar şanslı ya da başarılı olmayabilir. Kimileri tüm hayatını annesinden onay almaya adayabiliyor. Ne yaparsam annem beni sever, ne seçersem annem beni takdir eder, annem ne yapsam beni onaylamıyor, yanlış olan ben miyim’e kadar giden silsile. Varoluşsal. Burada durabilir miyiz? Belki hala hazır değiliz.

“OKULUN EN SEVMEDİĞİM YERİ BAHÇESİ ÇÜNKÜ BÜTÜN OKUL ORADA.”

Auggie’nin her repliğinde kendini bulan var mı benim gibi… Okul bahçesi, bayramlar, törenler… Benim için daima ıstıraptı. Bu konu değişmedi. Düğün, cenaze, kutlamalar, şirket etkinlikleri, happy hour. Yenilerde benim bir sosyal uyum problemim olduğunu öğrendim. İlginç olan beni tanıyan hiç kimse buna inanmıyor.

“BÜYÜKANNEN SANA HALA TEZAHURAT YAPIYOR.”

Hayatındaki en özel insan siz mişsiniz gibi, gerçekten değerliymişsiniz gibi hissettiren biri var mı? Belki çocukluk kahramanınız. 2013 yılında babannemi kaybettikten sonra çok da özel biri olmadığımı hissetmeye başladım, savrulmam bu yüzden belki. Filmde Olivia’nın büyükannesine özlemi, bana bir zamanlar birisi için ne kadar özel, ne kadar biricik olduğumu hatırlattı. Ben tüm vakitlerimi ona ayırırdım, o da bana. Şefkatli, özverili ve disiplinli. Yokluğu hiç dolmadı ama bunca yıl onun benim için hala tezahurat yaptığını, yanımda olduğunu düşünmemiştim. Wonder’ı izleyene dek.

“BİRİ SANA KAZARA DOKUNDUĞUNDA VEBA KAPTIĞINI DÜŞÜNÜYOR MU? KENDİNİ BENİMLE KARŞILAŞTIRMA!”

Şimdi böyle kendimle kıyaslayınca Auggie’nin hislerini ne büyük küstahlık içinde olduğumu düşünüyorum. Olivia, kardeşine moral vermek için tek kötü gün geçiren sen değilsin deyince aldığı cevap hepimize bir kez daha tokat gibi vuruyor. Çünkü Auggie’ye aralarından biri dokunduğunda arkadaşları sana veba bulaştı diye konuşmaya başlıyorlar. Öteki olmakla baş etmek meselesi 11 yaşındaki bir çocuk için çok ağır değil mi?

CADILAR BAYRAMI KABUSU

Auggie’nin en sevdiği. Kostümlerle gezdikleri için kimse kimsenin kim olduğunu bilmiyor ve bulaşıcı hastalığı olduğu için tokalaşmaktan çekinen arkadaşları bunun ayırdında olmuyor. Auggie ve Jack iyi arkadaş oluyorlar ve Auggie okula alışıyor. Ta ki cadılar bayramında kendi hakkında Jack’i kötü konuşurken duyana kadar. Kostümünden tanınmadığı için Jack, Auggie’yi fark etmiyor ve “Auggie’ye benzeseydim kendimi öldürürdüm. Mr. Tushman istediği için onunla arkadaş oldum şimdi de peşimi bırakmıyor diyor.” Bunu duyan Auggie oradan uzaklaşıyor, çok uzaklaşıyor.

Her an birlikte olduğu, okulda birlikte yemek yediği, fen sınavında kopya verdiği, evinde birlikte oyun oynadıkları Jack neden böyle konuştu… Çocukların hiyerarşisinde işlerin nasıl yürüdüğünü anlamak benim de çok zamanımı almıştı

MR. TUSHMAN

Summer ile Auggie ile iyi arkadaş olunca sınıfın zalim çocuğu Julien kontrolden çıkmaya başlıyor, sürekli Auggie’ye yazdığı notları abartıyor ve ölsen de kurtulsak yazılı mesajı duvara asıyor. Zengin, zümre sahibi ailesi çok sinirleniyor. Mr. Tushman’a aba altında sopa gösterip tehdit ediyorlar. Ama işler vahşi dünyadan beklendiği gibi yürümüyor. Mr. Tushman Julien’a uzaklaştırma ve kamp cezası verdikten cevabını şöyle veriyor:

“BİZLER BU OKULDA ZORBALIĞI ÇOK CİDDİ ALIRIZ. AUGGIE GORUNUSUNU DEĞİŞTİREMEZ. BİZ ONU GÖRME BİÇİMİMİZİ DEĞİŞTİREBİLİRİZ.”

 

“YERİNİ KORUMAN SÜPERDİ KÜÇÜK DOSTUM”

Filmin en vurucu sahnesi geliyor… Kamptalar. Jack, Auggie, Summer bir arada. Jack ve Auggie dışarıda dolaşırken 7. Sınıflar sataşıyor ve tartaklıyorlar. İlk olarak Jack yere düşünce, kaçması beklenen cılız Auggie yumruklarını sıkarak karşılarına dikiliyor ve onu rahat bırak! Der. Onu da yere iterler. Derken bir yıldır süren zorbalığın malum ismi Julien’in arkadaşları belirir ve Jack ile Auggie’yi kurtarırlar. Herhangi biri olmaması ve Auggie’yi bir türlü kabul etmemiş olan kişilerin kurtarması cabası.

Sınıfta kendisini asla kabul etmeyen, en çok dışlayan, en kötü kişinin kendini kabul ettiğini, YERİNİ KORUMAN SÜPERDİ KÜÇÜK DOSTUM cümlesiyle duyan Auggie ağlamaya başlar. Gerçekten yerini koruman çok güzel Auggie. Bana çok şey öğrettin yaşadıklarınla.

Beş arkadaş göle bakarlar ve taş…

Zorbalığı eriten nezaket!

Hepimizin ihtiyacı olan bu değil mi? Kabul edilmek.

Her anne gibi benim de en büyük kaygım okul ve umarım ben de bir gün kızımdan bu cümleyi duyabilirim: Anne çok teşekkür ederim, beni okula gönderdiğin için.

İşte gerçek Auggie!

*August Pullman: Kötülerin yaptığı şeylerle baş etmeyi öğrenmek için, iyilerin psikologa gitmesi gerektiği tepetaklak bir dünyada yaşıyoruz.

 

Gülsünay Uysal Kaba

Category: Blog
Tags: Blog
Önceki yazı
Bahçeşehir Üniversitesi / TEKLAS
Sonraki yazı
Organizasyonun Kültürüne Açılan Pencere: ÇIKIŞ MÜLAKATLARI

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

keyboard_arrow_up