ÖYKÜ: İskele Sokak

Gözünü televizyondan hiç ayırmayan Pınar, “Psikoloji okuyacaksın ha. Neden psikoloji? O puanla Ankara Hukuk’a bile girerdin.” Dedi. “Tercih hatası işte, ben de anlamadım” dedim. İyi bir puan almıştım üniversite sınavında. Babamın yaptığı tercih listesini son anda değiştirip, en başa Boğaziçi Psikoloji yazmış, ilk tercihime yerleşmiştim. Kıyamet kopmuştu sonuç gelince.

Gece herkes uyuyunca başlıyordu benim için hayat Eskişehir’deyken. Lise hayatım böyle geçmişti. Her şeyi rahatça yazabildiğim o sözlükte. Sabah beşe doğru yatıyor, iki üç saat sonra uyanıp okula gidiyordum. Şimdi ise üç yıldır her gece sabaha kadar sohbet ettiğim insanları görecektim. Üniversite hayatım başlamadan önceki gece büyük sözlük buluşması vardı. Birkaç hafta Eskişehir’den komşumuzun Hukuk’ta okuyan kızı Pınar’da misafirdim. Yurtta yedek kalınca üç erkek arkadaşıyla kalan ağabeyim yerine Ziverbey’de yaşayan Pınar’da kalmama karar vermişti babam. Pınar’a, “ağabeyimle buluşacağız” deyip çıktım.

Yıllardır konuştuğum ama gerçek hayatları hakkında hiçbir şey bilmediğim birçok kişiyle sonunda yüzyüze gelecektim. Hepsini merak ediyordum, en çok Palindrom’u. Uzun zamandır sözlüğün özel mesaj bölümünden konuşuyorduk. Gerçek hayatıyla ilgili bildiğim tek şey İstanbul’da yaşadığı ve bu akşam geleceğiydi.

Ziverbey’den Kadıköy’e kadar yürüdüm. Büfeden sigara aldım. Sahildeki çay bahçesine oturdum. Balık kokuları arasında gerine gerine sigara içiyordum, ilk defa. Küçük şehirdi Eskişehir. Bir erkekle gezsen mutlaka bir tanıdık görürdü, sigara içsen baban duyardı. Bense karısını aldatan, ama herkesin ideal aile babası bildiği okul müdürünün mükemmel kızı olmak zorundaydım. Sigara içerek onları utandıramazdım. İtibar, sahip oldukları her şeydi. İki yıl önce babamın aile dostumuz olan Nalan Teyze’ye yazdığı şiirlerini bulduğumda intihar etmek istemiştim. Nalan Teyze’nin babama yazdığı mektupları okuduğumda ise suratına tükürmek istedim. Nalan Teyze’nin her akşam bize uğraması, akşamları evimizde babamla kaçamak bakışlarını gördükçe evi terk etmek istiyordum. Sonra ikisini de öldürmeyi planladım. Bunların hiçbirini yapamadığım gerçeğiyle yüzleştiğimde ise artık ne istediğimden emindim. Babamın yaptığını yapacaktım babama.

Düğüm diye bir bardaydı buluşma. Sınırsız bir heyecan içindeydim barlar sokağına yürürken. Diğer sözlük yazarları birçok kez buluşmuştu, ardından haftalarca konuşmuşlardı sözlükte. Sarı, uzun saçlarımı toplamış, yeşil gözlerimi kemik çerçeveli gözlüklerimle gizlemiştim. Göstermeyi beceremesem de güzel bir kızdım. Ne zaman aynanın karşısına geçsem azarlamıştı babam. Ayıptı süslenmek bizim evde. Öğrenememiştim kadın olmayı. Ama öyle ya bastırılmış güzelliğim daha çok fışkırıyordu öfkeyle içimden. Saçlarım altın gibi parlıyor, gözlerimin yeşili ne kadar gizlesem de seçiliyordu. Mekan kalabalıklaşmaya başlamış, masa gitgide büyümüştü. Her gelen yan masalardan bir sandalye çekiyordu. Sonunda Palindrom geldi. Tahmin ettiğim gibiydi. Karakteristik bir yüzü, ağır bir duruşu vardı. Yaşı beklediğimden daha fazla, en az 35’ti. Gözlüklüydü benim gibi. Sözlük yazarlığının birinci kuralı gözlük gibiydi. Masadaki herkes gözlük takıyordu. Palindrom, isminin İlker olduğunu söylüyordu masadakilere. İnanır gibi yapıyordum. Çünkü ben de Aslı değildim. Palindrom’la, aynı intermette olduğu gibi uzun bir sohbete koyulduk. Güven veren bir duruşu, sempatik bir gülüşü vardı. Kendimi bıraksam, erkeklerin iyisi varmış dedirtecekti. Uzun saçlı metalci çocuklardan, TKP’li gençlere, zengin züppe kızlardan dünya barışından bahsedip duran hayalperestlere kadar uç noktalarda birçok yazar vardı masada. Belki de bu farklı tiplerin arasında tek sohbet edilir kişi olduğu için ilgimi çekmişti Palindrom. Müzikten konuştuk uzunca sonra da ortamda müzik diye çalan kuru gürültüyü çekiştirdik keyifle.

Gece yarısı olduğunda grup dağılmıştı. Beş kişi kalmıştık. İlker, ben ve üç sözlük yazarı daha. İçtikçe içtik. Beşimiz Rıhtım’da yürürken hiçbirimiz daha az sarhoş değildik. Daha az gülmüyor, birimiz diğerimizden daha doğru yürümüyorduk yolda. Soğuk hava biraz çarpmıştı. Açılmıştık. Yeldeğirmeni’nin denize çıkan sokaklarını anlatıyordu İlker bana hevesle. Bursa’da İngilizce öğretmenliği okuduğumu ve yarın geri döneceğimi söylemiştim. Sonra Yeldeğirmeni’nde İskele Sokak’ta bir eve girdik. Sokağın köşesine asılı kırmızı teneke levhanın üstünde beyaz ile yazılmış sokak ismi ilgimi çekmişti. İskele Sokak…

O gece o evde odaya girip çıkan farklı erkekleri, “Ağabey kız bakireymiş iyi mi?” sözlerini ve uyuşmuş bedenimi hatırlıyorum. Sabaha karşı uyandım. Bacağımdan sızmış, kurumuş kan lekesini silip giyindim. Koridorda ağır bir koku vardı. Salonun ortasında koyu mavi bir kova duruyordu. Kovanın etrafında sızmış üç oğlan gördüm. Saat altıya geliyordu. Dışarısı henüz aydınlanmamıştı. Palindrom evde değildi. Sahneler yavaş yavaş gözüme gelmeye başlamıştı. “Canın acıdı mı?” derken yanımda yatanın Palindrom olduğunu, birkaç kez “İsmin Aslı değil, değil mi?”, “Seni bir daha görecek miyim? Dediğini hatırlıyorum. Sonrasında Palindrom’u görmediğimi ve sürekli, art arda odaya girenlerin şimdi mavi kovanın etrafında uyuyanlar olduğundan da emindim.

Leş gibi kirli apartmanın merdivenlerinden sokağa indiğimde hava hala karanlıktı. Palindrom’un dediklerini hatırladım. “Her yokuş denize dökülür Yeldeğirmeni’nde, aşağı doğru bırakmadan kendini, denize bakacaksın sokağın başından.”

Sözlükteki istikrarlı kariyerimin bittiğinden ve bu insanları bir daha görmeyeceğimden emindim.

Gülümseyerek çıkmıştım o evden.

Bu bir dedim babama, Haydarpaşa’ya doğru, bu birinci gece.

Vapurla karşıya geçtim. Okula ilk günden geç kalmıştım. Kapılarda asılı listelerde sınıflarımız yazıyordu. Adımın yazdığı listeyi bulup kapıyı açtığımda Palindrom karşımda duruyordu.

“Merhaba Arkadaşlar, ben Barış, ilk dönemi birlikte geçireceğiz…” diye anlatıyordu.

Ürktü, ürktüm. Güyya İstanbul büyüktü. “Buyrun geçebilirsiniz, ama listede adınız yok” dedi.

“Hazan ismim” dedim sandalyeye otururken.

gülsünay.

Category: Blog
Tags: Blog
Önceki yazı
ÖYKÜ: Sus Pus
Sonraki yazı
Teşekkürler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

keyboard_arrow_up