Analitik bir kayboluşta. Bırakıyor karıncayı orada. Orası geçmişte bir yer. Anı ya da acı. Tutuyor, ısrar ediyor, tam boğacak sanıyorum, kusmuğunda… Ya da bu tuzlu gözyaşı mı?
Sonra birden, çok aniden bir güneş ya da bir pusula -hiçbir zaman tam emin olamıyorum- gibi tutup çıkarttığında gözümü alıyor ışık.
Üç peçete yetiyor. Yetmeyen üçyüzaltmış saniye. Karınca artık daha tanımlı. Üstelik daha diyalektik. Emin emin, kısa kısa yürüyor.
Bu Toprak kokuyor. Ama yok, öyle olsa kayardı. Güneş gibi, aydınlatıyor. Ama güneş olsa yakardı. Pusula olabilir ama pusula olsa yolu söylerdi. Bir düşünce olabilir ama değişmiyor.
Her ne ise. Karıncaya basmıyor, yanından da geçmiyor. Üstelik hiç dokunmuyor. Alıyor. Kabul ediyor. Karıncaya, gölgesiyle yaşamayı öğretiyor. Kayboluşu aydınlatan bir yıldız. Evet belli ki bir yıldız. Keşke diyorum, belki anlarım, ama kepenkler inmiyor.
güls.
31.01.2024